Kağıtların arasında kayboluyordu kadın. Elleri sevdiği adamın elleriyle değil mürekkeple buluşuyordu. Gözleri doluyordu ama ağlamamak da ısrarcıydı. Ağlayıp, yazdığı tüm kağıtların boşa gitmesine üzülüyordu. O kadar emek vermişti ki, içinden geçen her güzelliğiyle adamı yazıyordu. Ne kadar unutmak istese de yapamadı. Her anı da karşısına çıktı adam. Kadının yüreğine kimse böyle girememişti, kimseyi böyle sevememişti.
Yazarak kurtulurum diye düşündü. Belki bir gün okur umuduyla yaşadı hep. Ölürken bile en son onu görmeyi istiyordu. Yatağının yanında ki komodine uzandı ve çekmeceyi açtı. Eline adamın fotoğrafını aldı doya doya öptü. "Hoş çakal küçük sevgili."
Bir damla göz yaşı ve...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder