29 Haziran 2014 Pazar

Ölü bir kadını tekrar itinayla öldürmeye çalışan adama ithafen.

Geceyi uyandırmaya gidiyorum. Yarım kalan bir rüya var.

Uyandığımda yeniden bir külfetin içindeydim. Yalancı ve ürkütücü.
Yaramı deşip, içine düştüm. Yıkık, dökük bir duvar, çürümüş basamaklarda buldum kendimi.
Bir umut bu kadar mı güzel kokar? Kendime bile yer bulamazken şu koskoca umudu nerelere sığdırdım. Bir bakmışım ki ben eski ben değilim. Bu yolun sonunu görecek kadar kör olmuş benliğim. Karanlık zaten başlı başına düşman.

Bu Dünyaya aykırıyım ben.
Kelime kelime dökülüyorum. Evet, kelimeler diyorum onlar benim kabuğumdu ben onları evim ettim. Nakış nakış işledim o bembeyaz sayfalara, bir de süsledim. Bazen boğuluyorum kelimelerin en gizli anlamlarında.
Şu sıra her şey flu benim için. Ona yaşamadım ben, ona öldüm diyorum. Velhasıl fazlasıyla öldüm.

Her zaman yokluğuyla muhattap etti beni. Ve her zaman fütursuzca konuştu benimle. Bu her zamanlar bitmeyecek gibi.

Ölü bir kadını tekrar itinayla öldürmeye çalışan adama ithafen.


28 Haziran 2014 Cumartesi

Ah Bu İroniler



Geçmiş gerçekten var mıydı? Gelecek her zaman neden geçmişe kalırdı? Sevgiden mi? Nefretten mi? Farkındayım fazlasıyla kafa karıştırıcı. Ama hep bunu düşünmüştüm ben. Düşünmüştüm derken bile geçmişten bahsediyorum. Şaşırtıcı. Birazda burada sıkıntı var işte. Bu konuyu hala düşündüğüm halde neden geçmiş zaman? Eskiler bana hep zarar verdiği için mi bu takıntım? Şu an bunu ne için yazdığımı bile bilmiyorken, fazlasıyla düşünüyorum. Tek bu konuda değil, aklımı karıştıran onca saçma soru varken neden bu soru?

Evet evet kesinlikle geçmişe karşı bir kin var içimde. Geçmiş derken her şeyi kapsayamam ama. Pişman olmadığım o kadar çok şey varken, kurunun yanında yaşı da yakamam. Ama şunu bilmenizi isterim ki geçmişte yaptığım hatalara rağmen mutlu olabilmeyi veya gözükmeyi tercih ettim. Benden bu kadar deyip ellerimi her şeyden çektim.

1 Haziran 2014 Pazar

Bir Çeşit Sevdam Var

Avuç içlerimde parmak izlerin kalmış, sesin sol yanımda titriyor hala.
Daha bir sürü şey şuramda darmadağınık.
İki kelimeyi bir araya getirip anlatamıyorum içimi, bana ne yaptın?

...
"Kelime okyanuslarımda oldu lakin kağıda dökmeye üşenmekte neyin nesiydi?" diyerek yazıyorum bunları. Üşeniyorum, çünkü yoruldum artık.
Ben dokunamıyorum yazdıklarım dokunsun diyorum.
Sevmek esas olandır. Mütemadiyen seviyorum. Kusursuzca, ölesiye...
Çok uzaklaşma kendinden, yaklaşamıyorum.
Ben bu gitmek bahsinden yoruldum sevdiğim, anlıyor musun?
Hüzün kusuyorum ve tiksinmekten asla söz etmiyorum.
Artık buğulu bakmak istemiyorum hayata. Mavilikleri en güzelinden, senin elinden tatmak istiyorum.
Gökyüzümün somut halidir yüreğin.
Kuşlar uçuyor yüreğimde.
...

"Yaraların yaması olmuyor efendim, anlatabiliyor muyum? 
Bu yaraları siz açtınız, lütfedip kapatınız."

Bunca susmandı, beni bunca yazdıran. Devam ediyorum bıkmadan.
Sonra içime diyorum ki; otur oturduğun yerde, taşma dışıma
Bana mutluluktan bahsediyorlar. Mutluluktan behsetmek, mutluluğu daim kılmıyor.
Derdim var benim.
Bu sefer bu dert beni adam eder.
....

"Ve biz bundan sonra, olmayacak şeylerin sabahında uyanalım.
Biz dediysem; sen, ben bir de göğsümüzü ağrıtan dağ."




Ben Kendime Ne Yaptım?

Karanlık odasında gözlerini tavana dikmiş öylece bakıyordu. Kafasının içindeki tüm sorular gün yüzüne çıktıkça kendini dış dünyadan soyutlam...