20 Nisan 2015 Pazartesi

Artık Yazdıranlar, Yazdırmasınlar

Kağıtların arasında kayboluyordu kadın. Elleri sevdiği adamın elleriyle değil mürekkeple buluşuyordu. Gözleri doluyordu ama ağlamamak da ısrarcıydı. Ağlayıp, yazdığı tüm kağıtların boşa gitmesine üzülüyordu. O kadar emek vermişti ki, içinden geçen her güzelliğiyle adamı yazıyordu. Ne kadar unutmak istese de yapamadı. Her anı da karşısına çıktı adam. Kadının yüreğine kimse böyle girememişti, kimseyi böyle sevememişti.

Yazarak kurtulurum diye düşündü. Belki bir gün okur umuduyla yaşadı hep. Ölürken bile en son onu görmeyi istiyordu. Yatağının yanında ki komodine uzandı ve çekmeceyi açtı. Eline adamın fotoğrafını aldı doya doya öptü. "Hoş çakal küçük sevgili."

Bir damla göz yaşı ve...

13 Nisan 2015 Pazartesi

Selam Olsun

Saat gece 4 olmasına rağmen hava gayet güzel. Yavaşça balkonun camlarını açtım ve koltuğa uzandım. Etrafıma baktım o kadar binanın içinde sadece birkaç evin lambası yanıyordu. Bunlarda büyük bir ihtimal benim gibi yalnızlığın pençesinde boğuşan insanlardır.

Saat 5 oldu, güneşin doğmasını bekliyorum. Ama güneş doğunca içim aydınlanmayacak biliyorum. Düşüncelere dalıyorum gene her zaman ki gibi hayal ediyorum. Gerçi ne kaldı ki hayal edecek. Derin bir of çekip, şuana kadar kendim için ne yaptığımı sorguluyorum. Kendimden çok karşı tarafı düşünüyorum. Belkide bundan dolayı kaybediyorum, belkide bundan dolayı mutsuzum.
Peki mutluluk neydi? Sevgi neydi? Aşk neydi? Hiçbirini hatırlamıyorum. En son tam 1 yıl önce mutlu olmuştum, ondan sonrası hep yalanla geçti zaten. Sanırım biraz da hayatın gerçek yüzünü gördüm.

Güneş doğmak üzere. Hava aydınlıkken ben uyuyamam ki. Ne yani şimdi geceyi mi bekleyeceğim? Perdelerimi indirmek istemem, dışarıyı görmeden hayatta uyuyamam. Yalnızlığımla kendimi kapamak istemem, duvarlar üstüme üstüme geliyor yoksa. En iyisi kalkıp yatağıma geçeyim, bir ihtimal uyurum. Uykuyu severim ama sanırım o bu aralar beni sevmiyor.

Selam olsun yalnızlığıma.





12 Nisan 2015 Pazar

Ben Senin Küçük Halinim

Bu aralar fazla gerginim. Birazda babama üzülüyorum sanırım sinirim bundan. Birine anlatsam ne alaka diyecek biliyorum. Şu dönemde kaç tane kız babasına düşkün ki? Sayılı... O sayılıların arasında bende varım sanırım, sevgisini belli edemeyen küçük ama olgun bir kız. Canının sıkkın olduğunu bir kaş göz işaretinden anlıyorum. 34 yıllık eşi olan annem bile benden sonra anlıyor ve ne oldu neyin var diyor. Düşkünlüğünü de geçti bu anlayın artık. 2 haftadır canı çok sıkkın, nedenini de biliyorum. O da benim gibi biraz... Her şeyini paylaşır, aramızda gizlinin saklının lafı olmadı şu yaşıma kadar. Küçüklüğümden beri bi şeyler öğretme çabasında bana. Saç telime bile kıyamaz... Bilirim ablam ve benim için canını verir. O mutsuzken mutlu olamıyorum. Çocukken takmazdım pek böyle konuları, halleder benim babam der geçerdim. Çünkü düzeltmediği küçük bir konu bile yoktu onun. Babalar kızlarının ilk aşkı ve kahrımı olur diye boşuna dememişler sonuçta. Gözlerim doluyor ona bakarken böyle sıkıca sarılıp ağlamak istiyorum kucağında. Ama ben ne sevgimi ne de üzüntümü babama belli edemedim. Sanırım biraz gamsızım. Belki de o da üzülüyor bu durumuma bilemem. Şu sıra tek konum babam olduğu için rüyalarımdan da çıkmıyor.

Sabah kalkıp yatağında göremeyince telefonuma koşuyorum, kendi işlerimi bahane edip sesini duyuyorum. Gözlerim doluyor, sesi iyi geliyor ama canı burnunda biliyorum. O da anladığımın farkında ama o da sesini çıkarmıyor. Ve böylece günler, haftalar geçiyor.

Ne zamana kadar benim gözlerim dolacak ama gülümsemeye çalışacağım. Ne zamana kadar üzüntünü anlatmamakta ısrar edeceksin bilmiyorum ilk aşkım ama bu böyle sürüp giderse ikimizde yer yerinden oynayacak biliyorum. Çünkü ben senin küçülmüş halinim.





10 Nisan 2015 Cuma

Düşkünlük

Bir yol seçtim kendimi sonu hayır mı şer mi bilemiyorum. Ama bu yolu seçmeseydim arafta kalacaktım bunu da biliyorum. Ne olacaksa olsun derdindeyim birazda, umursamıyorum. Kimisi yanlış şeyler düşünüp, uyguluyorsun diyor kimisi arkandayız. Açıkçası pekte boş konuşan insan zırvalıklarına da katlanamıyorum. Gerçi şu yaşıma kadar kime boyun eğdim ki ben? Boş ver gitsin.

Ağlamak isteyip ağlayamamak... Bağırmak isteyip bağıramamak... Anlatmak isteyip anlatamamak...
Zorluyorum kendimi bir şeylere, ama yok olmuyor. İsteyerek yaptığım işler değil bunlar. Sadece uyumak ve bir daha uyanmamak amacım. Hallerimden anlayanlar var ama halimden anlayan yok nedense. Gerçi ben bile kendimi çözememişken yakınımdakiler ne yapsın? Annem yakınmaktan başka bir şey yapmıyor. "Yemek yemiyorsun! Uyku düzenin yok, ne zaman yatıyor ne zaman kalkıyorsun? Kilo verdin dikkat et artık kendine! Mide ilacını aldın mı, ne demek almadım? Ders çalışmıyorsun, bir sorunun mu var? Kurşun mu döktürsek sana nazar mı değdi anlamadım ki...!" vs. Halsizim deyip geçmekten ben bıktım artık.

Belki biraz tek kalmaya ihtiyacım var diyorum, nafile. Hiçbir şekilde kafamı dinlemek için yalnız kalamıyorum. Biri halimden anlasa bu kız yakında çıldırır, fazla yanaşmayın der sanırım.
Kabusların ardı arkası kesilmiyor. Ne düşünüp yatıyorsam artık böyle saçma rüyalar, kabuslar olamaz. İnsan saatlerce düşünse bile aklına gelmez, gelemez. Bunun için dahi olmak lazım, şaka gibi.

Bence ben sadece yorgunum rahat bırakın da biraz daha uyuyayım...








Ben Kendime Ne Yaptım?

Karanlık odasında gözlerini tavana dikmiş öylece bakıyordu. Kafasının içindeki tüm sorular gün yüzüne çıktıkça kendini dış dünyadan soyutlam...