6 Mart 2018 Salı

Ben Kendime Ne Yaptım?

Karanlık odasında gözlerini tavana dikmiş öylece bakıyordu. Kafasının içindeki tüm sorular gün yüzüne çıktıkça kendini dış dünyadan soyutlamaya başlamıştı. Kim bilir kaç saattir, kaç gündür bu yatağın içindeydi? Çatısından gelen yağmur sesleriyle irkilmiş, soruları şimdilik bir köşeye fırlatmıştı. Yavaşça yatağında doğruldu, etrafına baksada zifiri karanlıkta hiçbir şeyi göremeyeceğinin bilincindeydi. Uyanık olduğu tek bir günü değerlendirmek istesede saat gece yarısını çoktan geçmişti. Usulca yatağından kalktı, cama doğru ilerledi, perdeyi açmasıyla içeri giren loş ışık gözlerini fena halde yormuştu. Köşeye fırlattığı iç seslerinden biri tekrar benliğine geri döndü. "Ben kendime ne yaptım?" Sayamadığı kadar kendisine bu soruyu sorup, cama kafasını ritimli bir şekilde vurmaya başladı. Farkında olmadan yine saatlerini bu sorularla heba etmişti. Kafasını kaldırıp yeniden gözlerini açtı, usul adımlarla odasında bulunan aynasına yaklaştı. Pencereden gelen loş ışıkla yüz hatları yeterince belli olmuştu. Yere oturup aynaya bakmaya devam etti. Göz altları morarmış, yüzü çökmüş, mavi gözleri solmuştu. Ve fazlasıyla zayıflamıştı. Günlerce yemek yemeden sadece kahve tüketmişti.
Kısacık saçları... Evet, kısacık saçları... Bir gün yine sinir krizi geçirmiş ve saatlerce ağlamıştı. İşte o gün eline aldığı küt makasla saçını gelişi güzel kesmişti. Pişman mıydı? Hayır. Hiçbir zaman yaptıklarından pişman olmamıştı. Aynanın karşısında kendini sorgulamaya devam etti. "Ben kendime ne yaptım?" Kapkaranlık... Derin bir nefes... Ardından... "Ben kendime ne yaptım?"
Bu boşluğun içinden nasıl kurtulabilirdi? Doldurulamayacak kadar büyük bir boşluk... Düşünceleri derinlere inmişti. Tehlikenin farkındaydı, dönmesi gereken zamanı bilecek kadar deneyimliydi. Bu dört duvar arası, kalbini taşıdığı o kocaman oda, düşünceleri gibi dağınıktı. Sessizdi ve çaresizdi. Ama ne yapması gerektiğinin farkındaydı, ilk değildi. Usulca yerinden kalktı ve tekrar kahve almak için koridora yöneldi. Ayağına batan cam kırıklarına aldırış etmeden yürümeye devam etti. Kahvesini alıp, penceresine yöneldi. Perdeleri tamamen kaldırarak sessizliğini bozdu "bunlar daha iyi günlerim."




10 Haziran 2016 Cuma

Düşlerimde bile güzelsin...

Günler geçiyor, haftalar, aylar ve yıllar. Ben seni görmeden geçireceğim günlerin acısını şimdiden iliklerimde hissediyorum. Ben hâlâ aynı uçurumun kıyısına oturmuş seni seyrediyorum. Ve bu kez her zamankinden biraz daha yakınım o uçuruma.
Bu aralar durgunum. Saçma sapan şeylere ağlıyorum. İçime attıkça büyüyor yangınlarım. İçim öldü ama hala ben ölemedim. Uykusuz geçen gecelerimde kendime düşler kuruyorum. Aklım başımda değil ki...  Güldüğünde dünyayı cennet kabul ettiğim, kirpik uçlarıma ömrümü vereceğim insandın sen.
Sana söylemek istediğim o kadar çok şey varken yutkunuyorum, boğazımda düğüm düğüm olan kelimelerin haddi hesabı yok artık. Ciltlere sığmaz bu hikaye.
Hiç olmayacağını biliyorum ama vazgeçmek güzel yüzüne ihanet, sevdiğim.



9 Haziran 2016 Perşembe

Bu Kaçıncı Rüya?

Bir gece yarısıydı saatin kaç olduğunun farkında değildim. Gözümü bir ışıkla açtım. Rüya mıydı gerçek miydi hiçbir şeyi kestiremiyordum. Gözlerimin içinin yandığını hissettim. Derin bir nefes alıp yatakta doğruldum. Balkonumun ışığı yanıyordu. Yataktan kalkıp üstüme ince bir şey çekip kapıyı araladım. Bizimkilerden biridir diye içim rahattı ama bu saatte neden kalkmışlardı? Bir anda onunla göz göze geldik. Afalladım. Neden buradaydı, nasıl girmişti bilmiyordum. "Ne yapıyorsun" dedim normal bir şeymiş gibi. Gözlerimin içine bakıp gülümsedi "gel yanıma otur, sevgilim." Her şey normaldi, rüya olsa kesin uyanırdım." dedim.
Yanına usulca yaklaşıp oturdum. "ne güzel demi" dedi, yukarıya bakarak. Kafamı kaldırdığımda ay ve yıldızlar ışıl ışıldı. Yıllardır bu kadar yakından ve aydınlık bir şekilde gökyüzüne bakmamıştım. "güzel ne kelime..."
Gökyüzüne öyle bir dalmıştım ki, yanağımda ki soğuk elle irkildim. Önüme gelen saçımı tek tek çekti ve yanağımı okşadı.  Her şey o kadar anlamsızdı ki şaşkınlıklar içinde bakıyordum etrafa. Burası benim evimdi, her köşesinde benim eşyalarım vardı fakat onun burada ne işi vardı? Yüzüne nasıl baktıysam ne düşündüğümü anlamış olacak ki "bu rüyadan bile güzel değil mi? Şaşırma bu kadar kafanda da kurcalama bırak zaman bize kalsın" dedi. Gülümsedim. Dizini gösterip yatmamı istedi. Kokusunu o kadar özlemiştim ki içime iyice çektim. Elini tutup gözlerimi kapadım. Varlığı tamamen bir huzurdu.
Sabah uyandığımda balkonda ki koltuktaydım. Ama ne o vardı ne de ondan geriye kalan bir sigara küllüğü.



30 Mayıs 2016 Pazartesi

Seni Sevip Çekildim, Dedim Dünya Bu Kadar

Bugün,
bir sokağın anılardan bozma mermi olup göğsüme saplandığına şahit oldum.  Sokaklardan, caddelerden onlarca insan geçti, ben oturdum seni bekledim. Sen çıkmaz sokaksın. Bunu anlayalı orta yerde kalakaldım. Kıpırdayamadım.
Ben en çok ellerini sevdim, ellerinden yüreğime değen sevginin sıcaklığını. Ki gülümsemelerin, yüzümde papatyalar açtırırdı.
Sevmek güzel mesele. Asıl güzel olan böyle bir dünyada seni böylesine güzel sevebilmek, sevmeye devam etmek. Dünyayı güzelleştirmek.
Senden başka hiçbir şeyi senin kadar dert edinmedim. Ah! bu şarkılar getiriyor aklıma seni, bir de içimde yangınlar çıkaran sesin... İstedim ki bu kadar kolay bırakıp gittiğini duymasınlar. Beni hiç sevmediğini bilmesinler. Hayat mı kötü insanlar mı bilmiyorum, ama neyse o kötü olan şey çabuk duyuluyor, biliniyor. Saklamaya ne zaman ne de çare kalıyor. O an boğazımda bir düğüm oluştu. Bu kadar kişinin içinde değil dedim kendime. Yutkundum, yutkundum. Milyon kere yutkundum. Yine de geçmedi. Dişlerimi sıkarak ağlamama engel olmaktan, güçlü olmaya çalışmaktan, hiçbir şey yokmuş gibi davranmaktan çok yoruldum. O kadar suçladın ki beni kendimden utandım. O kadar haklısın ki o kadar olur.
Göğüs kafesimde bastırmam gereken şeyler var eğer bir gün dayanamazsam üzgünüm yanına gelmek zorunda kalacağım. Eğer bir gün ölmeden gömülmeye karar verirsem de, aklıma gelecek ilk yer yanın olacaktır.
Sevgilim, soluğundan ve sol yanağından öpüyorum...



23 Mayıs 2016 Pazartesi

Tuzla Buz

Yaşayabileceğim bütün hayatlardan vazgeçtim. Tek bir hayat için. Seninle birlikte olabilmek için. Bütün zorlukların üstesinden beraber gelmek vardı seninle, tüm olumsuzluklara rağmen birlikte ayakta durmak. Ama yapamadık tuzla buz olduk.  Bu ilişkiden geriye bir daha hiç geçilmeyecek sokaklar, hiç dinlenmeyecek çok güzel şarkılar dışında hiçbir şey kalmadı.

Senin şu göğsüme düşürdüğün özlem yok mu...
Seni dizime yatırıp, sevmek vardır ki şimdi, ne zaman düşünsem şuramı yakar. Keşke bazı acılar ellerimizden tutsa. Ellerin ellerimde yıllarca kör düğüm olsa.

Eskiyi o kadar çok özlüyorum ki, bazen hala eskideymişim gibi davranıyorum sonra eskide olmadığım gerçeği yüzüme böyle tokat gibi çarpıyor. Yeniden benimle ol, benim ol. Bu hayata dair bir umudum ol, yalvarırım. İki adım ötemdeyken her gece sesini dinleyeceğime söz verdim ben kendime. Sözümü tutmama izin ver. Geri dön...




1 Mart 2016 Salı

Zamanı Gelmedi mi?

Karanlık basıyor ruhumu, konuş benimle. Susmaya takatim yok artık, anlasana. Yoruldum gerçekleri anlatamamaktan. Doğruları bil istiyorum, çünkü bu yük bana ağır geliyor artık.

Alışırım zannettim fakat yıllar geçtikçe, özlem ağırlaştı üstümde. İstemsizce ağladığım, saatleri tek tek saydığım, bir kağıt bir kaleme muhtaç olduğum geceler artıyor. Yalvarırım yardım et, bu çıkmazdan ancak sen kurtarırsın beni.

Karanlıktan ürkerim bilirsin, ışığım olma zamanın gelmedi mi sencede? Yeni bir başlangıç yapacak kadar cesaretim yok bana yardım edebilir misin? Benimle birlikte ne dersin? Elini uzatsan tutarım anında, bırakmaya hevesim yok ki...




26 Şubat 2016 Cuma

Kördüğüm

Hıçkırıklarımı susturun, yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Sen kal istersen, senden başka kimsem yok.
Bakma bana öyle, yalvaramıyorum,
nefes almaya gücüm yok biliyorsun.
Yavaş yavaş ölüyorum.
Boğazımda ki o yumruyu bir su bile götüremez artık.
Dur dur! Sakın! Sakın konuşma!
Bu sefer sıra bende sus ve dinle, ya da sadece gözlerime bak, belki anlarsın neler olduğunu.
Gerçi sanmıyorum ya, saatlerce konuşsam da sussam da anlamazsın sen beni,
anlamak istemezsin ya da...
Her şey yanlışmış meğer, birbirine girmiş bir sürü düğümün içinde hayat yaşamışız.
Ve o kadar cesaretsizmişiz ki çözmeye çalışmamışız.





13 Şubat 2016 Cumartesi

Bırak Gideyim

Bırak gideyim,
baksana her yer kan kokuyor.
Boş ver sen bileğimi,
içim acıyor.

Bakma öyle yüzüme,
yeniden inanırsam gözlerine?
Sus bir müddet, sessiz kalmalıyız,
ikimizde.
Kulaklarımda yankılanıyor hala,
acı dolu sözlerin.
Bırak gideyim,
hayırlısı bu ikimiz için de.

Çatma kaşlarını öyle,
bırak toplayayım parçaları.
Yeniden dağıtırız belki birlikte?
Sonra şu kapı açılır birden,
bu sefer gelenlere değil gidenlere içersin,
kendinle...




Sakın Benim Gibi Olma

Aşkın büyüklüğü falan hikaye, sen bana intikamından bahset, nefretinden, kininden. Bana karşı tüm kötü duygularından bahset. Mutlusun, huzurlusun, için rahat bakıyorum da. En iyisi aslında. Benim gibi olup ne yapacaksın?

Ölüm var ne de olsa, korkacak bir şey yok aslında. Umudu tükenen insanım ben. Benim gibi olup ne yapacaksın?

Hüzünlüyüm şu sıra biraz, durmadan içiyorum, durmadan yazıyorum. Ve kaydetmeden siliyorum işte. Bunları okumaya cesaret edemezsin diye. Bak gene seni düşünüyorum gördün mü? Kendime dürüst değilken sana karşı dürüst olmak yordu beni.

Ha bir de severdim bilirsin bazı şeyleri. Şimdi denizden nefret eder oldum, gökyüzüne bakamaz..
.
Kafamın içinde ki kavgalar devam ediyor yine. Sakın benim gibi olma. Benim gibi olup ne yapacaksın?




12 Şubat 2016 Cuma

Geleceksin

Bir gün geleceksin biliyorum, elbet bir gün geleceksin. Günler, aylar, yıllar fark etmez buna. Her hangi bir zaman dilimin de geleceksin.

Belki erken belki geç. Elinde çiçeklerle, çocuğunla veya bir bastonla. Ama geleceksin.
Belki erken belki geç. Ya evimde ya mezarımda ya da küçük bir kasabada. Ama geleceksin.

Ya bir ömür ya da bir ömrün bitmesine 2-3 yıl kala. Ama geleceksin, gelmelisin. Bu hikayeye bir son bulunmalı, her şey daha yarısında. Bu hikaye bitmeli iyi veya kötü.

Geleceksin.







22 Aralık 2015 Salı

Ve Korkuyorum...

01.03
Islak saçlarımı sol omzumun üstüne attım ve yastığıma uzandım. Biraz gezeledi gözlerim etrafı. Bir yerde takıldı sonra, ne kadar baktığımı hatırlamıyorum. Hiç kırpmadan baktım, işte. Sonra gözlerimin acısını hissettim. Kapadım gözlerimi sımsıkı. Açmak istemezcesine. Açarsam, yeniden görürsem ya fotoğrafını? Ne fark ederdi ki gerçi? Fotoğrafında olmasa aklımdan çıktığın an mı vardı?
Arkamı dönüp uykuya teslim ettim kendimi.
02:02
Kan ter içinde sıçradım yatakta. Kabusların yeri, zamanı yoktu işte. Halbuki yatalı çok olmamıştı. Başımda yıkılırcasına bir ağrı tüm yüzüme vuruyordu.  Mutfağa yürürken gördüğüm rüyanın etkisinden çıkmaya çalışıyordum. Buzdolabından bir parol tamamdı. Balkon camına yaslanıp uzun uzun seyrettim dışarıyı. Sisten pek bir şey görünmüyordu, her yer buğuluydu. Tekrar yatağıma döndüm.
05:33
Gözlerimi istemsizce açıp etrafıma baktım. Loş bir ışık gözüme vuruyordu. Koridor ışığını açık unutmuşlar diye kalkıp, söndürdüm. Uykum yeniden kaçmıştı. Sırtımı yatağa yaslayıp yere oturdum. Karşımda duran dolabımdan, bir zamanlar her gün yazdığım defteri elime alıp ilk sayfalarına gittim. İstemsizce gülümsedim. O yılın başından beri neler yaptıysam bir bir anlatmışım. O zamanlar ne kadar deli doluymuşum, onu fark ettim. Kulaklığımı takıp sesini dinledim ve seninle beraber eşlik ettim. Bir yandan da okumaya devam ettim.
09:10
Oturduğum yerde uyuya kalmışım. Babam işe giderken uyandırdı. Kulaklık kulağımda hala aynı şarkı çalıyordu.

Yeniden girdin rüyama. Ve 1 haftadır aynı şekilde devam eden rüyaya yeniden ağlayarak uyandım.
Ben bu kadar kötü bir insan değilim diyerek ağladım. Ben bunları yaşayacak kadar hiç kötü olamadım. Bunları yaşamak istemiyorum artık. Ve korkuyorum ömrüm yetmeyebilir güzel günler için, üzgünüm.

Ben Kendime Ne Yaptım?

Karanlık odasında gözlerini tavana dikmiş öylece bakıyordu. Kafasının içindeki tüm sorular gün yüzüne çıktıkça kendini dış dünyadan soyutlam...